Sanat Akımları

Çokluk (Fluxus) Sanatı Nedir, Ne Demektir?

Fluxus, 1960’ların başında önceleri müzikle başlayıp diğer sanat dallarını da etkileyen, New York‘ta ortaya çıkmış sanat hareketidir. Daha sonraları Avrupa ve Japonya’ya yayılmıştır.

Latince “akmak” anlamındaki sözcük, ABD’li sanatçı George Maciunas tarafından John Cage ve çevresindeki sanatçı ve müzisyenleri tanımlamak için kullanılmış uluslararası avangart bir gruba verilen addır. En etkin eserlerini 1962-1978 yılları arasında veren grup, varlığını günümüzde de sürdürmektedir.

Fluxus; görsel sanatlar, müzik, edebiyat, mimari ve tasarım alanlarında etkili olmuş, daha önce ortaya çıkan estetik akımları birleştirerek yeniden yorumlamıştır. Tüm sanat akımlarında olduğu gibi fluxusun da genel bir tanımı ve kabul görmüş somut bir ifade şekli yoktur. Fluxus; Bauhaus, Dada ve Zen akımları gibi kâr amacı gütmemiştir. Sanat karşıtı anlayışla yola çıkan fluxus sanatçıları, çalışmalarında ellerindeki tüm malzemeyi kullanmışlardır.

Fluxusun manifestosunu yazan George Maciunas, hareketi tanımlarken “Somutluk ve gürültü fikrini fütürizm ve Russolo’dan aldık. Hazır nesne fikrini Marcel Duchamp’tan, kolaj fikrini Dadacılardan. Bunların hepsi John Cage’le sonuçlandı.” diyerek hazır nesneyi hazır eyleme dönüştürdüğünü söylemiştir. Ayrıca Maciunas, fluxusu gerçekten de herhangi bir sanat akımı olarak görmediğini belirtmiştir. Dada ile ilişkilendirilebileceğini ancak Dada’yla olan benzerliklerine rağmen “yeni bir Dada kulübü” olamayacağını George Maciunas birçok açıklamasında dile getirmiştir. Fluxus hareketinin amaçları insanî ve maddi kaynakların tüketimine “dur” demek arzusuyla şekillenmiştir.

Fluxus; müzik, edebiyat ve farklı görsel sanat dallarını harmanlayarak elde edilen yeni bir karışım şeklinde tanımlanabilir. Fluxus, sanat nesnesinin işlevi olmayan, sanatçı için geçim kaynağı olsun diye alınıp satılan bir ticaret aracı olmasına karşıdır. Fluxus, profesyonel karşıtıdır ve sanatın sanatçıların kendi egolarını beslemek ve tatmin etmek amacıyla yapılmasına karşıdır. Bir gün güzel sanatlar yok olup işlevini yitirinceye kadar ve sanatçılar da başka işler bulana kadar fluxus’un gelip geçici gösterileri sürecektir. Fluxus sanatçıları bu düşüncelerden hareketle sokak gösterileri, elektronik müzik konserleri, ses yerleştirmeleri (enstalasyonları) ve performanslar gerçekleştirerek 1960’lı yılların kaynayan toplumsal ortamında gençliğin ruhsal durumunu ifade etmeyi amaçlamıştır.

Geleneksel sanatı dışlayan, kalıcılık yerine geçiciliği felsefi bir tavır olarak benimseyen, süreci ve anı betimleyen, bugün daha çok fotoğraflarından izlenebilen fluxus örneklerinde sanatçıların genellikle atık malzemeleri kullandıkları görülmektedir.

Alman ressam, heykeltıraş ve happening sanatçısı Wolf Vostell (1932-1998), fluxus hareketinin önde gelen üyeleri arasındadır. 1954’te afi şleri yırtarak gerçekleştirdiği ve “Dekolaj” adını verdiği çalışmalarıyla adını duyurmuştur. Bunun yanı sıra televizyon ve araba parçalarını kullanarak yaptığı heykelleriyle tüketim kültürünü eleştirmiştir. Vostel, 1960-1970’li yıllarda fl uxus hareketinde etkin olarak yer almıştır. Bu yıllarda tüm yaşadıklarını otuz bine yakın görsel ve yazılı belgeyle kayıt altına alan sanatçı, “Vostell arşivi”ni kurmuş, hem fluxus hareketi hem de sanat tarihi açısından geleceğe kalabilecek temel bir kaynak oluşturmuştur.

Litvanya doğumlu ABD’li sanatçı, George Maciunas (1931-1978) ise fluxus hareketinin öncüsüdür. 1962’de Almanya’nın Wiesbaden kentinde Nam June Paik, Wolf Vostell, Alison Knowles gibi sanatçıların katıldığı ilk fluxus festivalini düzenlemiştir.

Hareket sanatının merkezini Almanya’dan New York’a taşıyan Maciunas, 1963’te bir manifesto kaleme almış; fluxusu kendi yayınları, galerisi, ortak yaşam alanları olan ve tüm sanatçıların anonim birer fluxus işçisi olarak yer alacağı bir kolektif hâline getirmeye çalışmıştır. Manifestosunda, burjuva içindeki profesyonelce ticaretleşmiş, hasta aydın kültürünü temizlemek, dünyanın ölmüş, çürümüş, yapay, taklit, soyut, düzenbaz sanatlarını silmek, sanata hâkim olan Avrupalılığı atmak, sosyal, politik ve yenilikçi kültürel hareketlerle kaynaşarak yaşayan gerçek sanatta ilerlemeyi hedeflediklerini açıklamıştır. 1963’ten sonra performans filmlerini vs. bir kutuya koyarak ‘‘Fluxus Kutusu’’ ismiyle satmaya başlayan sanatçının bu hareket üzerinden para kazanma girişimi grup içinde tepki görmüştür.

Alman heykeltıraş ve performans sanatçısı Joseph Beuys (1921-1986),1962’de fl uxus hareketine katılarak, gerek heykellerinde gerekse performanslarında bal, altın tozu, keçe, demir, canlı ya da ölü hayvanlar gibi çok çeşitli nesneleri kişisel mitolojisinin simgeleri olarak kullanmış ve sanatı toplumsal ideallerini dile getirebileceği alternatif bir alan olarak görmüştür. 1970 ve 1980’li yıllarda Avrupa’da avangart sanatın başlıca temsilcileri içinde yer almıştır.

Nükleer silahların protestolarında da yer alan sanatçı, çevreci oluşu ve bu yöndeki çalışmalarıyla da tanınmıştır.

Bu akımın diğer önemli sanatçıları; George Brecht, Robert Filliou, Ken Friedman, Geof Hendricks, Dick Higgins, Ray Johnson, Alison Knowles, Charlotte Moorman, Yoko Ono, Nam June Paik, Robert Watts, La Monte Young, Jackson Maclow, Ben Vauter, Daniel Spoerri’dir.

 

Kaynak: Çağdaş Dünya Sanatı, MEB, 2012.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu