Klasik Türk İslam SanatıResimSanat Tarihi

Türk Resim Sanatının Özellikleri

İlk Dönem Ressamları

Türk resim sanatını 19. yüzyıla kadar geleneksel tekniklerle yapılan, renk, mekân ve perspektif açısından üsluplaşmış betimlemeler olan duvar resimleri ve minyatürler oluşturmaktadır. Bu dönemde, Osmanlıda ekonomik, siyasal, toplumsal ve askerî alanlarda yaşanan gelişmelere paralel olarak yoğunlaşan Batılı tarzda yaşama isteği, resim sanatında da etkisini göstermiştir. Bu nedenle Mühendishane-i Bahri-i Hümayun (1773) ve Mühendishane-i Berri-i Hümayun (1795) gibi Batılı anlamda ilk resim örneklerini veren asker ressamların yetiştiği okullar açılmıştır. Bu dönemde resim eğitimi almaları için Avrupa’ya gönderilen askerî okul öğrencilerinden Ferik İbrahim Paşa, Tevfik Paşa, Süleyman Seyyit ve Şeker Ahmet Paşa gibi ressamlar Osmanlı Dönemi resim sanatının gelişmesinde etkili olmuşlardır.

Osman Hamdi Bey ise babası tarafından 1857’de hukuk öğrenimi için Paris’e gönderilmiş, Paris’te yaşadığı dönemde resim dersleri de almıştır. 1860’ta Paris’e gönderilen askerî okul öğrencilerinin iyi yetişmesini sağlamak için bu kentte Mekteb-i Osmanî adlı bir okul açılmıştır. Elli altmış civarında öğrencisi olan okul iyi sonuç alınamadığı için 1874’te kapatılmıştır. Galatasaray Mektebi Sultanisi (1869) ve Darüşşafaka Lisesi (1873) gibi orta dereceli okullarda da resim dersleri önem kazanmaya başlamıştır. 1883’te İstanbul’da, Osman Hamdi Bey’in müdürlüğünü yaptığı Sanayi-i Nefise Mektebinin kurulmasının ardından, 1909’da da Osmanlı Ressamlar Cemiyeti kurulmuştur. Bu kuruluş, 1929’da Güzel Sanatlar Birliği adını almıştır.

14 Kuşağı Ressamları

Sanayi-i Nefise Mektebi tarafından Paris’e gönderilen İbrahim Çallı, Avni Lifij, Nazmi Ziya Güran ve kendi olanakları ile giden Namık İsmail gibi ressamlar I. Dünya Savaşı’nın başlaması ile birlikte geri dönmek zorunda kalmışlardır. Bu ressamlar Türk resim tarihinde “14 Kuşağı”, “Çallı Kuşağı” veya “Türk İzlenimcileri” şeklinde adlandırılmıştır. Bu grubun başlıca üyeleri; İbrahim Çallı, Ruhi Arel, Feyhaman Duran, Hikmet Onat, Avni Lifij, Nazmi Ziya Güran ve Namık İsmail’dir. 14’ler Kuşağı, Avrupa’dan döndüklerinde izlenimciliği Türk resmine taşımışlardır.

Resme; figürü, portreyi de almış, yaptıkları tüm resimlere kendi yorum ve sezgilerini katarak farklı bir boyut kazandırmışlardır. Haliç civarı ile Boğaziçi kıyılarını büyük bir ustalıkla resmederek Türk resminde “Boğaziçi Manzaraları” olarak bilinen türün yaratıcısı olmuşlardır. Bu yeni anlayışı halka sunmak için 1926’da Galatasaraylılar Yurdunda sergiler açmışlardır.

Cumhuriyet Dönemi Ressamları

Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği Ressamları 1929 yılında kurulan Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliğinin kurucuları; Refik Epikman, Cevat Dereli, Mahmut Cuda, Şeref Akdik, Nurullah Berk, Hale Asaf, Ali Avni Çelebi, Zeki Kocamemi, Muhittin Sebati, Ratip Aşir Acudoğlu ve Fahrettin Arkunlar’dır.

Cumhuriyet Dönemi’nin ilk sanatçı topluluğu olan Müstakiller resim sanatını halka sevdirmek için büyük çaba sarf etmişler ve değişik illerde sergiler açmışlardır. Amaçları resim ve heykel sanatının geleneksel el sanatları gibi benimsenmesini sağlamaktır. Değişik akımların etkisi altında kalan bu sanatçıların ortak özellikleri yok denecek kadar azdır. Yurt dışında bulundukları dönemde birçok üslubun etkisi altında çalışmalar yapmışlar, yurda döndükten sonra da aynı şekilde çalışmalarına devam etmişlerdir. İlk sergilerinde Paris ve Münih peyzajlarına daha çok yer vermişlerdir. Bu ressamlarımızın hemen hepsi resimlerinde renkten çok desene ve çizgiye önem vermişlerdir.

D Grubu Ressamları

1933’te, Zeki Faik İzer, Nurullah Berk, Elif Naci, Cemal Tollu, Abidin Dino ve heykeltıraş Zühtü Müridoğlu bir araya gelerek D Grubu’nu kurmuşlardır. Türkiye’de resim sanatı tarihinde kurulan dördüncü grup olmalarından dolayı kendilerine isim olarak alfabenin dördüncü harfi olan “D”yi seçmişlerdir. Batı’dan aldıkları eğitimle Türkiye’de aldıkları eğitimi harmanlamış ve geleneksel sanatla çağdaş sanat birleşimi bir sanat görüşü ortaya koymuşlardır. Bu ressamların üslupları kübist ve inşacı eğilimlere dayanmakla birlikte birbirlerinden farklılık göstermektedir.

D Grubu ressamları, Çallı Kuşağı’nın rastgele, dağınık renk anlayışına karşı tavır sergileyip, desen, düzen ve kuruluşa önem vererek daha çok biçimsel bir eğilim ortaya koymuşlardır. Türk resminin gelişim sürecinde manzara ressamlarıyla başlayan ve sonrasında Batı’nın izlenimciliğini örnek alan resim üslubu, ilk kez bu sanatçılarla özgün bir yoruma ulaşmıştır.

Yeniler Grubu Ressamları

Yeniler Grubu üyeleri, D Grubu’nun aşırı Batı yanlısı, biçimci ve ekolcü anlayışına karşı çıkmış; toplumsal yaşamı, halkın sorunlarını, sıkıntılarını, sevinçlerini ve hüzünlerini yansıtan bir sanat anlayışını savunmuşlardır. Grup üyeleri, D Grubundan ayrılan Abidin Dino ile Turgut Atalay, Haşmet Akal, Mümtaz Yenen, Nejat Melih Devrim, Ferruh Başağa, Faruk Morel, Agop Arad, Avni Arbaş, Selim Turan, Kemal Sönmezler, Fethi Karakaş’tır. İlk dört yılında etkin olan grup 1952’ye kadar varlığını sürdürmüştür.

Onlar Grubu Ressamları

Orhan Peker, Nedim Günsür, Mustafa Esirkuş, Leyla Gamsız, Turan Erol, Mehmet Pesen ve Adnan Varınca gibi Bedri Rahmi Eyüboğlu Atölyesinde yetişen bazı ressamlar, 1947 yılında Onlar Grubu’nu kurmuşlardır.

1946’da akademi salonlarında ilk sergilerini açtıktan sonra geniş bir kitle tarafından desteklenmişler, hem Batı hem de Doğu sanatının değerlerinden yararlanmayı, yeni bir senteze ulaşmayı hedeflemişlerdir. Grup, 1955’e kadar resim sanatında güçlü bir yere sahip olmuş Türk resmini kendi özümüze ait olan halılardan, minyatürlerden, işlemelerden ve Türk motiflerinden oluşturmamız gerektiğini savunmuştur.

1950 Sonrası ve Soyut Resim

20. yüzyılda ortaya çıkan soyut sanat, resim ve heykelde yapıtın doğada rastlanan gerçek varlıkları betimlememesi anlayışıdır. Almanya, Hollanda, Rusya ve Fransa’da hızla yaygınlaşan bu akımın etkisiyle Türkiye’de ilk soyut resim örneklerinin verilmesi 1950’li yıllara rastlamaktadır.

Ülkemizde 1950’den sonra toplumsal ve siyasal değişimlerin hız kazanmasıyla toplumsal gerçekçilik anlayışını benimseyen resimler yapılmaya başlanmıştır. Ressamlar eserlerinde ekonomik ve sosyal açıdan zor koşullar altında yaşayan Anadolu insanının çileli yaşamını abartılı vücutlar ve ifadelerle resmetmişlerdir. Cemal Bingöl, Nejat Devrim, Halil Dikmen, Ferruh Başağa, Arif Kaptan, Adnan Turani, Lütfü Günday ve Adnan Çoker gibi sanatçılar soyut resme yönelen ilk ressamlardandır. Sabri Berkel, Cemal Bingöl, Halil Dikmen geometrik soyut; Z.Faik İzer, Lütfü Günay, Arif Kaptan, Adnan Turani, Erdal Alantar, Ferruh Başağa ve Adnan Çoker ise lirik soyut ve soyut dışa vurumcu çalışmalarıyla bilinirler. Avrupa’da çalışmalarını sürdüren Fahrünnisa Zeid, Selim Turan, Nejat Devrim ve bazı çalışmalarıyla Abidin Dino aynı eğilimde eserler vermişlerdir. Şemsi Arel, Abidin Elderoğlu ve Sabri Berkel’in hat sanatı ve kaligrafi etkisindeki soyut çalışmaları dikkat çekmiştir.

 

Kaynak: Sanat Tarihi, MEB, 2018.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu