Sanat Tarihi

Asur Sanatı

Akadların ve arkasından da Amurruların gelişinden itibaren yavaş yavaş Mezopotamya’nın tümüne yayılan Sami kökenli toplumlar, iki bölgede uzun süre devam edecek siyasal ve kültürel merkezler oluşturmuşlardır.

Bu merkezlerden kuzeyde yer alan Asur, güneyde eski Sümer ülkesinde ise Babil öne çıkmıştır. Bu iki merkez, Mezopotamya uygarlıklarının temsilcisi olarak sahip oldukları köklü gelenekleri neredeyse kesintisiz bir biçimde MÖ 7 ve 6. yüzyıllara kadar sürdürmüşlerdir.

Eski Asur, Orta Asur ve Yeni Asur Krallığı olarak son başkent Ninova’nın yıkılışına kadar oldukça uzun süre varlığını koruyan Asur kültürü, birçok bakımdan Sümerler Dönemi’nde oluşan köklü geleneklerin devamıdır. Asurlular, oluşturdukları geniş ticaret ağı ile Mezopotamya kültürünü farklı bölgelere yaymışlar, farklı kültürleri de Mezopotamya’ya taşımışlardır.

Devletin gücünü ve kralın başarılarını ölümsüzleştirmek amacıyla saray duvarlarını süsleyen figürlü kabartmalar, dönem sanatının ulaştığı seviyeyi gösteren en önemli eserlerdir. Önemli saray yapıları arasında Nimrud’da Kuzeybatı Sarayı, Horsabad Sarayı, Ninova’da Güneybatı Sarayı ve Kuzey Sarayı sayılabilir. Asur sarayları iki avlu çevresine yerleştirilmiş kabul salonu, harem ve diğer mekânlardan oluşmaktadır. Kral II. Asurnasirpal’in (883-859) Nimrud’da yaptırdığı Kuzeybatı Sarayı’nın kabul salonu propaganda amaçlı yapılan taş kabartma levhalarla süslenmiştir. Tanrı kabartmaları ve kutsal sembollerle birlikte en etkileyici kabartmalar savaş ve av sahnelerini içerir. Kabartmalarda kral daha belirgin ve ön planda işlenmiştir. Kötü ruhlardan korunmak için saray girişlerine “Lamaşşu” adı verilen heykeller yerleştirilmiştir. Bütün süslemeler saraya gelen ziyaretçilerin görebileceği şekilde düzenlenmiştir.

Saray duvarlarındaki ortostadlar (anıtsal yapılarda cephelerin alt kısımlarını korumak için kullanılan kabartmalı taş blok ve levhalar) dönemin tasvir sanatının en güzel örnekleridir. Taş bloklar üzerine kutlamalardan, dinî törenlerden ve av sahnelerinden seçilmiştir. Bu dönem için yeni olan, taş levhalar üzerine bir öykünün arka arkaya film şeridi gibi işlenmesidir. Bu öykücü anlatım imparatorluğun sonlarında daha karmaşık bir biçimde savaş sahnelerine de uyarlanmıştır. Asurlularda aslan avı geleneği kralın halkın karşı koruma güdüsünü simgeler. Asurbanipal (668- 627) Dönemi’nde yapılan dizi şeklindeki av sahnelerinde, avın tüm gerçekçiliği ve gerginliği betimlenmiştir.

Heykel ve kabartmalarda ağır tören giysileri içinde ayakta duran sakallı kral figürleri güçlü kuvvetli ve ürkütücü olarak tasvir edilmiştir. Genellikle tapınaklara armağan olarak yapılan heykellerden günümüze az sayıda örnek ulaşmıştır. British Müzesi’nde yer alan II. Asurnasirpal’in heykeli en önemlilerindendir. Asur sanatında, taş ve maden eserler dışında fil dişi, cam eserler ve Mezopotamya sanatının devamı olarak çeşitli damga ve silindir biçimli mühürcülük ürünleri de bulunmaktadır.

 

Kaynak: Genel Sanat Tarihi 10, MEB, 2018.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu