Sanat Akımları

Kavramsal Sanat Nedir, Ne Demektir?

1960’lı yıllarda sanatta nesneyi betimlemekten vazgeçip düşünceyi ön plana çıkaran yeni bir sanat görüşü ortaya çıkmıştır. Buna göre sanat eserinin maddi varlığı ve biçiminin yerini kavramsal düşünce almıştır.

Kavramsal sanat, ilk kez 1960’ta Sol LeWitt tarafından bir akım olarak tanıtılmıştır. Kavramsal sanat, sanatı kuramsal düzlemde çözümlemeyi, anlam ve amaç açısından sorgulayan yeniden tanımlamayı amaçlayan, felsefe ve mantık gibi zihinsel süreçlerle yakından ilişkili bir eğilimdir.

Kavramsal sanatın başlangıcı Marcel Duchamp’a dayanırken sürekliliği günümüze kadar uzanmaktadır. İlkelerinin belirlendiği asıl oluşum döneminde, Avrupa ve ABD’de açılan sergiler kadar “Görsel Olmayan Yapılar”, “Felsefe Sonrası Sanat” ve “Davranışlar Biçime Dönüştüğünde” gibi eleştiri yazıları da kavramsal sanatın anlam ve içeriğinin anlaşılmasını sağlamıştır.

Kavramsal sanatçılar, akımın ilkelerini belirlerken 2. Dünya Savaşı sonrasında Avrupalı sanatçıların ortaya koyduğu soyut dışavurumculuk akımı ile ideolojik ve toplumsal içerikli eserlere karşı çıkmışlardır. Kavramsal sanat akılcıdır ve düşünceyi temel alır; amacı duyguyu temelden reddetmektir. Akımın ilgi alanı sadece gerçekliktir; gerçeğe ulaşma yolunda sistemler geliştirilir ve var olan örneklerden yararlanılmaz.

Sanat olgusuna bakışı ve sanat eserinin işlevini değişime uğratan kavramsal sanat, kendinden önceki, izlenimcilik, kübizm, Dadacılık, pop sanatı, foto gerçekçilik ve minimalizm sanat akımlarının görüşlerinden yararlanmıştır. İzlenimcilik ve foto gerçekçilik akımları, gerçeklik üzerine bir sorgulama girişimi sayıldığından kavramsal sanat da bu akımlardan etkilenmiştir. Kavramsal sanatın geleneksel sanata kökten karşı çıkışının temelinde Marcel Duchamp ve Dadacılar vardır. Sanatın gerçek yaşamdan kopukluğuna karşı çıkan Dadacılar, sanatın toplum yaşamında ayrıcalıklı konumda olmaması gerektiğini ileri sürüp sanatı halkın arasına, sokağa indirmişlerdir.

Marcel Duchamp; sanat kavramını, “özel bir şekilde üretilmiş nesne” düşüncesinden uzaklaştırmış, özel şekilde üretilmiş sanat eserinin yerine hazır nesneyi koymuş ve ona herhangi bir anlam yüklememiştir. Marcel Duchamp’ın hazır nesnesi daha sonra yeni bir “dil” oluşturmuş ve dönemin sanat anlayışına egemen olmuştur. Sanat ile hazır nesne arasındaki ilişki, bir biçim sorunu olmaktan çıkıp işlev sorununa dönüşmüştür. Kavramsal sanatçı Joseph Kosuth’a göre bu dönüşüm, kavramsal sanat akımının başlangıcıdır.

Popüler kültür imgelerine ve tüketim nesnelerine yer veren pop sanat ve Andy Warhol’un, imgeleri çoğaltma yöntemiyle oluşturduğu eserler de kavramsal sanata katkıda bulunmuştur. Minimalist sanat ise içeriği arındırılmış, söylem dili sadeleştirilmiş işler üretmesiyle kavramsal sanatın nesneyi ortadan kaldırma düşüncesine yeni yollar açmıştır. Minimalizm ve kavramsal sanatta “nesnenin önemsizliği” ortak bir anlayıştır. Sanatsal işlevi ve dünyayı kavramaya yönelik etkili bir eylem olan kavramsal sanatta düşünceyi görünür kılabilmek için kullanılan her türlü “dil” bu sanatın kapsamındadır.

Kavramsal sanat, “” ve “nesne”ye dayalı anlayışı önemseyen iki gruba ayrılarak 1960’lı yıllarda, en etkin dönemini yaşamıştır.

Kavramsal sanatın kurucusu ve sözcülerinden Joseph Kosuth (1945), eserlerinde düşüncenin önemli olduğunu iddia etmiş, görünenin yalnızca birer araç olduğunu söylemiştir. 1960’larda, dili esas alan uygulamalar yapmıştır. Sanatçı, eserlerinde sanatta anlamın işlevi ve üretimini sorgulamıştır. Özellikle “Bir ve Üç Sandalye” ile “Bir ve Üç Cam” adlı çalışmalarında nesnenin kendisini, fotoğrafını ve sözlük anlamını bir arada sergileyerek aynı anlamı veren farklı göstergelerin, farklı gerçekliklere sahip olduğunu kanıtlamak istemiştir. Sanatın “Marcel Duchamp öncesi ve sonrası” olarak iki döneme ayrılabileceğini savunan sanatçıya göre çağımızda sanat değil ancak sanat felsefesi yapılabilir.

Kosuth, çoğunluğu İngiliz ve ABD’li sanatçılardan oluşan Sanat ve Dil Grubu’na katılarak dil bilimsel açıdan sanatı çözümlemeyi ve akımın sanat kuramını oluşturmayı amaçlamıştır. Sanat ve Dil Grubu üyeleriyle yazılı ve sözlü metinler, belgeler, istatistikler ve fotoğraf kullanarak kavramsal çalışmalar yapmıştır. Kavramsal sanatta gösterge olarak “nesne”yi kullanan Marcel Duchamp, sanatın görsel bir dil sistemi olabileceğini kanıtlamıştır.

Sol LeWitt, 1967’de “Kavramsal Sanat Üzerine Paragrafl ar”, 1969’da “Kavramsal Sanat Üzerine Tümceler” adlı iki makale hazırlamıştır. LeWitt, “kavram” sözcüğünü “yeni bir sanat üretmek ve var olan sanata karşı yeni bir tutum geliştirmek” anlamında kullanmıştır. Aynı yıllarda yaptığı bir küpü, açılan bir hendeğe gömerek bunu belgelemiştir. Birçok etkinliğinde galerilerin iç duvarlarını kaplayan çizimler yapmış, eser-mekân ilişkilerini, yüzey ve üç boyutlu yanılsama açısından sorgulamıştır.

Joseph Beuys, toplumsal olguları irdeleyerek sanatsal eylemleri toplumsal ve siyasal olaylarla ilişkilendirmiştir. Sanatı “bilgi aktarım yolu” olarak görmüş ancak bilginin kullanılan nesnelerle değil “kendisinden”, “düşünceden” geldiğini savunmuştur.

Kavramsal sanat, 1970’li yıllardan sonra bütün değişkenleriyle, hatta bütün değişkenlerin birleşimiyle günümüze kadar “kavramsal sanat sonrası (post conceptual art)” adıyla sürmüştür.

 

Kaynak: Çağdaş Dünya Sanatı, MEB, 2012.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu