Sanat Tarihi

Sümer Sanatı

Mezopotamya’da ilk sanat eserlerini meydana getirenler, MÖ 4000’li yıllarda göçlerle gelerek bu topraklara yerleşen Sümerlerdir.

İndus Nehri veya Kafkasya üzerinden geldikleri tahmin edilen Sümerlerin bu bölgeye gelmeleri, Yakındoğu’nun siyasal yapısını ve kültürünü derinden etkilemiştir. MÖ 5000-2800 yılları arasında bu bölgede yaşayan Halaf, Hassuna, Samarra ve Obeyd kültürlerinin Sümer kültürünün oluşumunda önemli rolleri olduğu kaydedilmektedir. Bu antik halk tarafından üç bin yıl boyunca geliştirilen politik, dinsel, ekonomik, sanatsal ve mimari gelenekler Batı uygarlığının temelini atmıştır.

Güney Mezopotamya’ya yerleşen Sümerler, ırmak kıyılarındaki bataklık bölgeleri kurutup verimli bahçelere dönüştürmüşlerdir. Fırat ve Dicle nehirlerinin akışının düzensiz, kabarma zamanlarının ise belirsiz olması insanları gelişmiş su kanalları ve setler yapmaya zorlamıştır. Bölgede tarımın yapılabilmesi ancak sulamanın örgütlenmesi ve denetlenmesi ile mümkün olmuştur. Ayrıca bu bereketli topraklar göçebe toplumları da sürekli kendine çekmiş, bu akımı durdurabilmek için de sıkı bir örgütlenme ve iş bölümü ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu durum Sümerlerin; Ur, Uruk, Nippur, Eridu ve Lagaş gibi şehir devletleri (siteler) kurmalarını sağlamıştır. Sümerlerin teokratik şehir devlet sisteminin başında “Lügal” unvanlı krallar bulunmaktaydı.

Sümerlerde tüm şehirler surlarla çevrilmiş olup şehirlerin çevresinde de köyler bulunmaktadır. Kentin merkezinde yüksekçe bir tepe üzerine yerleştirilmiş Ziggurat denilen bir tapınak yer almaktadır. Ziggurat, Sümerlerin mimariye kazandırdığı bir yapı tipidir. Zigguratlar çok katlı platformlardan oluşmuş heybetli tapınaklardır. Bu katların çevresini, tapınağın kutsal bölümüne doğru yükselen eğimli merdivenler dolanmaktadır. Nehir taşmalarına önlem olarak yüksek setler üzerinde yapılmış bu tapınaklar, dikdörtgen şeklindeki bir avlunun etrafına dizilmiş odalar ve koridordan ibarettir. Bu çağlardan kalan en önemli örneklerden biri Uruk’taki Beyaz Tapınak, diğeri ise Kral Ur-Nammu tarafından yaptırılan Ay Tanrısı Nanna Zigguratı’dır.

Bu dönemde sadece tapınak değil; saray yapıları, konutlar ve bilinen en eski kubbe örneğinin uygulandığı mezar yapıları da inşa edilmiştir. Saraylar da avlular, holler, taht salonları, oturma birimleri, odalar ve depolardan oluşan bir yapı geliştirilmiştir. Cepheler sırlı tuğla, mozaik, taş veya maden levhalarla kaplanmıştır. Kentsel mimaride ise bölgede ahşabın az bulunmasından dolayı, bir çeşit zift harcına yatırılmış koruyucu ateş tuğlası tabakayla kaplı çamur tuğla kütleleri kullanılmıştır.

Evler dikdörtgen yapıda ve genellikle merkezi bir avlu içine inşa edilmiştir. Düz bir çatı ve merdivene sahip olan evler, kerpiç duvarlar sayesinde de kışın sıcak, yazın serindir.

Sümer heykelleri hareketsiz, ağır ve dinsel niteliklidir. Günümüze kalmış pek çok heykel hep dayanıksız malzemelerden yapılmıştır. Kullanılan en dayanıklı malzeme kireç taşıdır.

Tanrıları, kralları, önemli devlet adamlarını ve önde gelen kentlileri canlandıran heykeller genellikle ellerini göğsünün üstünde kavuşturmuş, ibadet pozisyonunda yapılmıştır. Üzerlerinde sağ omzu açıkta bırakan bir elbise vardır. Kalın, oval dış çizgilerle çevrili iri gözler, heykellerin en belirgin ögesidir. Lagaş kenti yöneticisi ve kentin dinsel önderi olan Gudea’yı otururken ya da ayakta tasvir eden heykeller yapılmıştır. Gudea, ellerini tören kuralı uyarınca birbiri üstüne koymuştur ve giysileri çivi yazılıdır.

Sümer heykellerinde tanrılar boynuzlu başlıklarıyla işlenmiştir. Kabartma ve heykellerde erkeklerin yanında kadınlar da daima olmuştur. Bu gelenek Sami kökenli toplumların Mezopotamya’ya gelişiyle istisnalar dışında ortadan kalkacaktır.

Sümer sanatının en etkileyici ürünleri, ortasındaki bir delikle tapınak duvarlarına çivilendiği anlaşılan bezemeli kabartmalardır. Kabartmada Lagaş Kralı Ur-Nansebe, tapınak inşası için sepet içinde tuğla taşırken gösterilmektedir. Kabartmalarda genellikle tanrı sembolleri, tapınak inşası veya kutsal varlıkların betimlemeleri bulunmaktadır. Bu belgeler aracılığıyla Sümer kralları, tanrıları ve dini törenleri hakkında bilgi edinmekteyiz.

Sümer sanatının bir başka örneği de üstlerinde kabartma insan ve hayvan dizileri bulunan iki yüzlü tabletlerdir. “Ur Standardı” olarak bilinen eserlerin bir yüzünde savaşa gidiş, diğer yüzünde ise savaştan dönüş ve başarının kutlanması işlenmiştir. Kabartmalarda zamanın politik olaylarına yer verilmesi açısından bu eserler yalnız sanat yapıtı değil, aynı zamanda tarihsel birer belge olarak da önem taşırlar.

Sümer yontusunun karakteristik anlatım araçlarından biri de kireç taşından yapılmış silindir mühürlerdir. Bunlar yumuşak bir kil yüzeyde yuvarlanır ve üstlerine kazılmış işaret izlerinin çıkması sağlanır. Mühürlerde savaş, av ve halkın günlük yaşamından sahneler işlenmiştir. Zamanla masal yaratıkları, mitolojik ve dinsel sahneler ağırlık kazanmaya başlamıştır.

Sümer kabartma sanatının önemli örneklerinden biriside Lagaş’ta bulunan “Akbabalar Steli” kabartmalarıdır. Bu kabartmalarda Sümer ordusunun galip geldiği bir savaşın sonrası işlenmiştir. Stelin arka yüzünde ise, Sümer tanrısı belirgin olarak betimlenmiştir.

 

Kaynak: Genel Sanat Tarihi 10, MEB, 2018.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu