Klasik Türk İslam SanatıMimariSanat Tarihi

İslam ve Türk Mimarisinin Özellikleri

Erken Dönem İslam Sanatında Cami

Camiler, İslam sanatının en önemli mimari eserleridir. İlk camiler basit çevre duvarlarına sahip çoğunlukla üzeri açık ibadet yerleridir. Hz. Muhammed’in bütün faaliyetlerinin merkezi ve ilk camilere de örnek olan Mescid- i Nebevi, etrafı duvarlarla çevrili bir avlu ve üzeri düz çatı ile örtülmüş bir yapıdır. Emeviler Dönemi’nde genişletilen yapıya, değişik zamanlarda eklemeler yapıldığından Hz.Muhammed, Hz. Ömer ve Hz. Ebubekir’in mezarları yapının içinde kalmıştır. İlk yapıldığı dönemlerde siyah beyaz mermerle süslenen caminin revakları sütun ve kemerlerle zenginleştirilmiştir. Osmanlılar Dönemi’nde ise giriş kapısı, mihrap ve türbenin üzerindeki kubbeler onarılmış, Hz. Muhammed’in türbesinin üzerine de dilimli yeşil kubbe yapılmıştır.

Emevi Halifesi I. Velid tarafından bir Roma tapınağı ile Bizans bazilikasının yerine yaptırılan Şam Emeviye Camii (706-715), mimari planı ile İslam dünyasında örnek alınan bir eserdir. Caminin planı; kıble duvarına paralel, birbirinden sütun sıralarıyla ayrılan üç sahın ile ortada bunları dik olarak kesen bir sahından oluşmuştur. Sahınların kesişme yerini bir kubbe örtmektedir. Günümüze orijinal planı ile gelen ender camilerden olan eserin mozaik süslemeleri dikkat çekicidir. Mozaik süslemelerinde köşkler, servi ağaçları ve cennet tasvirleri dikkati çekmektedir.

Hz. Muhammed’in Miraç olayının gerçekleştiği yer olarak kabul edilen Kubbetü-s Sahra, Emevi Halifesi Abdülmelik tarafından 691’de ziyaretgâh olarak yaptırılmıştır. Sekizgen planlı yapının içinde yer alan ikinci sekizgen bölüm sütunlarla ve kemerlerle çevrilmiş olup iç kısımda ise daire şeklini almıştır. Yapının üzeri yirmi metre çapında bir kubbe ile örtülmüştür. Ahşap kubbenin üzerinin kurşun ile kaplanmış olması eserdeki Bizans etkisini göstermektedir. Yapının içi zengin mozaik süslemelerle kaplanmıştır. Süslemelerinde asma yaprakları, üzüm salkımları ile kanatlı hayvan figürleri kullanılmıştır. Süslemeler, yapının özellikle kubbe kasnağı, kemerleri ve kubbe ile kemer arasındaki üçgenlerde yer alan altın zeminli yeşil ve sarı mozaiklerden oluşur. İlk yapıldığı dönemde caminin iç kısmının kaplanmasında kullanılan mozaiklerin yerine Kanuni Sultan Süleyman Dönemi’nde çini süslemeler yapılmıştır

Halife Abdülmelik tarafından 702’de Bizanslılar Dönemi’nde yapılan Meryem Bazilikası’nın yerine yaptırılan Kudüs’teki Mescid-i Aksa’da mihrap duvarına dikey uzanan sahınlar mihraba paralel bir sahınla kesilmiş, mihrap önü kubbe ile örtülmüştür. Sonraki yıllarda yapının sağına ve soluna altışar sahın ilave edilerek yapı genişletilmiştir.

İspanya’da Endülüs Emevileri Dönemi’nde Halife I. Abdurrahman tarafından 786’da yaptırılan Kurtuba Ulu Camii, mihrap duvarına dikey olarak uzanan dokuz sahından ve revaklı avludan oluşur. Camide yüzlerce sütun ve iki katlı revaklar mevcuttur. 833’te II. Abdurrahman Dönemi’nde yapılan eklemelerle cami genişletilmiştir. Yapının dikkat çekici özelliği atlamalı olarak beyaz taş ve kırmızı tuğla ile örülmüş, iki katlı at nalı ve dilimli kemerleri ile bu kemerlerin insanda bıraktığı renk ve biçimsel etkidir. Mermer ve mozaik malzeme ile yapılan süslemelerde bitkisel motifler ile kûfi (köşeli Arapça yazı) yazılar bulunmaktadır.

Samarra Ulu Camii, Abbasi Halifesi Mütevekkil tarafından 848-852 yılları arasında kûfe planlı olarak yaptırılmıştır. Cami, mihrap duvarına dik uzanan yirmi beş sahından meydana gelmiştir. Günümüze yalnızca tuğlalı dış duvarları ile minaresi ulaşmıştır. Yapılan kazılarda bitkisel motifli alçı süslemeler ile çini parçaları bulunmuştur. Eser malviye (helezonik) şeklindeki anıtsal minaresiyle dikkat çekmektedir. Kare biçimli tabanlığa oturtulmuş gövdesi, helezon biçiminde yükselen yapıyı rampa şeklinde dolanan, tabandan en üst kısma doğru daralan koni şeklindedir.

Türk Sanatında Cami

Türklerde ilk cami örneklerine, İslamiyet’i resmî din olarak kabul eden ilk Türk devleti Karahanlılarda rastlanmaktadır. Karahanlılar Dönemi’nde Merv şehri yakınlarında bulunan Talhatan Baba Camii; dikdörtgen biçimli, yanlara doğru küçük çapraz tonozlarla genişletilmiş, tek kubbeli bir plana sahip olup tamamen tuğladan yapılmıştır. Tuğlaların değişik şekillerde dizilmesi ile süslemeler oluşturulmuştur.

Karahanlılardan sonra İslamiyet’i kabul eden Gaznelilerin en önemli camilerinden olan Leşker-i Bazaar Ulu Camii (11. yy.), enine dikdörtgen plana sahiptir. Mihrap duvarına uzanan iki sahın, mihrap önünde dikey bir sahınla kesişmiş ve üstüne kubbe yerleştirilmiştir.

Mihrap önü kubbeli cami planını geliştiren Selçuklular, yalnız İran’da değil bütün İslam dünyasında kullanılan plan ve mimari şekiller ortaya koymuşlardır. Cami mimarisinin en önemli anıtsal eserlerinden biri olan İsfahan Mescid-i Cuması, 1080’de Melikşah tarafından yaptırılmıştır. 1121’de yanan cami 1157’de Sultan Sencer tarafından yeniden inşa ettirilmiştir. Medrese ve cami birleşiminin ve dört eyvanlı cami tipinin ilk örneği olan eserde üç dilimli tromplarla kubbeye geçiş sağlanmıştır. Minarelerde zengin tuğla süslemeleri dikkat çekmektedir.

Anadolu Selçuklularına ait Konya Alaaddin Camii’nin inşasına 12. yy. ortalarında başlanmış, 1220’de Alâaddin Keykubad Dönemi’nde bitirilmiştir. Kûfe planlı caminin minberi abanoz ağacından yapılmıştır. Caminin mihrap çevresi ve kubbelerinin içi çini süslemelidir. Ana giriş kapısında kesme taş, mihrabında ise mermer kullanılmıştır. Avlusunda biri II. Kılıçarslan’a ait, diğeri ise tamamlanmamış iki kümbet bulunmaktadır.

Anadolu’da sıklıkla görülen cami tiplerinden biri de ahşap direkli camilerdir. Anadolu Selçuklu Dönemi ahşap direkli camilerden biri olan Ankara Arslanhane Camii (1298), mihraba dik beş sahınlı bir yapıdır. Caminin mihrabı çini, mozaik ve alçı süslemelerle, minberi ise ağaç işçiliği ile dikkat çekmektedir. Ahşap direkli bir diğer eser de Beyşehir Eşrefoğlu Camii’dir. Eser, 1299’da yapılmış, bazilikal planlı ve piramidal çatılı bir yapıdır. Orta sahını altına yapılmış kar kuyusu, çini mozaik işlemeli mihrabı ve mihrab önündeki çini mozaik kaplamalı kubbesi ile dikkat çekmektedir.

Aydınoğlu Mehmet Bey tarafından 1312’de yaptırılan Birgi Ulu Camii kare planlıdır. Eserde mihrap duvarına uzanan beş sahın bulunmaktadır. Orta sahın diğerlerinden daha uzun olarak yapılmış, sahınlar sütunlarla ayrılmıştır. Yapı kemerler üzerine ahşaptan yapılmış meyilli çatı ile örtülmüştür. Güneybatı cephesinde yükselen minare firuze renkli sırlı tuğlaların baklava ve zikzak biçiminde sıralanması ile süslenmiştir. Caminin mihrabı mozaik çinilerle kaplanmıştır.

Erken Devir Osmanlı mimarisinin ilk örneklerinden olan İznik Yeşil Camii 1378-1392 yılları arasında yapılmıştır. Tek kubbeli klasik camilerden olan yapının süslemelerinde mermer kullanılmıştır. Minaresi Selçuklu geleneğinde olduğu gibi tuğladan yapılmıştır. Adını minaresindeki yeşil çinilerden alan eserde firûze, sarı ve mor renkli çiniler de kullanılmıştır.

Erken Devir Osmanlı mimarisinin önemli örneklerinden biri de Bursa Yıldırım Camii’dir. 1394-1395 yıllarında, Yıldırım Beyazıt tarafından yaptırılmıştır. Ters T planlı yapının ortasında daha yüksek ve geniş olan beş kemerle yanlarda ikişer kemerden oluşan anıtsal bir girişi vardır. Yapı tamamıyla kesme taştan yapılmıştır.

1396-1400 yılları arasında Yıldırım Beyazıt tarafından yaptırılan Bursa Ulu Camii, çok kubbeli camilerin önemli örneklerindendir. Caminin içi kemerlerle birbirine bağlanan on iki paye ile yirmi bölüme ayrılmış, her bölümün üzeri aynı büyüklükte kubbe ile kapatılmıştır. Kalın duvarlarla çevrili olan camide son cemaat yeri yoktur. Mihrap doğrultusunda ikinci kubbenin üzeri açık bırakılmış ve altına on altı köşeli ve üç çanaklı fıskiye şeklinde bir havuz yapılmıştır. Minberi çivi kullanılmadan birbirine geçmeli olarak (kündekari) yapılmış ve bitkisel motiflerle süslenmiştir. Yapıda taş işçiliği, kalem işi süslemeler ve hat sanatının seçkin örnekleri yer almaktadır.

Edirne Üç Şerefeli Camii, II. Murat tarafından 1437-1447 yılları arasında yaptırılmıştır. Eser merkezî planlı kubbesi ile kendisinden sonra yapılan Osmanlı camilerine örnek teşkil etmiştir. Osmanlı mimarisinin ilk dört minareli camisi olan esere, minarelerinin sadece birinde üç şerefe olduğu için bu isim verilmiştir. Her minarenin süslemesi farklıdır. Orta kubbe caminin iç mekânına hakimdir. Kubbenin çevresine yan kubbeler yerleştirilmiştir. Avlu pencerelerinin ikisinin alınlıklarında lacivert ve beyaz çinilerle oluşturulmuş Sultan Murat’ın ismini taşıyan kitabeler vardır. Revak kısmındaki kubbelerde kıvrık dallı rumiler ve geometrik şekilli kalem işi süslemeler mevcuttur.

Osmanlı Klasik Dönem eserlerinden olan İstanbul’daki Süleymaniye Camii, 1550-1557 yılları arasında Kanuni Sultan Süleyman tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Mimar Sinan’ın kalfalık dönemi eserlerindendir. Cami inşasında kullanılan taşlar, imparatorluğun farklı bölgelerinden getirilmiştir. Merkezî planlı olarak yapılan caminin ana kubbesinin kuzeyi ve güneyi yarım kubbelerle desteklenmiş, yarım kubbeler ise köşelerdeki çeyrek kubbelerle genişletilmiştir. Revaklar ise kubbelerle örtülmüştür. Mihrap duvarı çini süslemelerle kaplanırken pencereleri vitraylarla süslenmiştir. Kapıları abanozdan yapılan eserin mihrap ve minberinde seçkin mermer işçiliği üzerine sülüs (hat sanatı yazı türü) hat örnekleri yer almaktadır.

Mimar Sinan’ın ustalık eserim dediği Edirne Selimiye Camii,1569-1574 yılları arasında Sultan II. Selim tarafından yaptırılmıştır. Külliyenin (yapılar topluluğu) ana yapısı olan cami, merkezî kubbeli bir yapıdır. Ortada sekiz sütunun taşıdığı kırk iki metre yüksekliğinde ve otuz iki metre çapındaki kubbe o zamana kadar yapılmış en büyük kubbedir. Mihrabın bulunduğu kısım yarım kubbe ile örtülmüştür. Bunların her köşesinde dört çeyrek kubbe (eksedra) bulunmaktadır. Tek parça taştan ince işçilikle yapılan minber benzerlerinden büyüktür. Caminin süslemelerinde çiniden yapılan hat bezemeleri dikkat çekmektedir. Kıble duvarındaki minberin arkası ve külahı, alt pencerelerin alınlıkları çinilerle kaplıdır. Hünkâr mahfili (padişahların namaz kıldığı yer), çinileri, kalem işi süslemeleri, revaklı avlusu ve şadırvanı (abdest alınan yer) ile Türk mimarisinde özel bir yere sahiptir.

Sultan Ahmet Camii, Sedefkâr Mehmet Ağa tarafından 1609-1617 yılları arasında Sultan I.Ahmet adına yaptırılmıştır. Mimar Sinan sonrası tamamlanan ilk büyük eserdir. Büyük bir külliye şeklinde yapılan eser selatin (padişahların yaptırdığı) camilerinin en büyüğüdür. Eser, merkezî kubbeli olup ana kubbenin yanındaki yarım kubbeler üçer çeyrek kubbe ile güçlendirilmiştir. Caminin kubbe ağırlığını dört adet büyük sütun taşımaktadır. Geniş bir alana yayılan camiye giriş, kuzeydeki ana kapıdan ve yanlardaki küçük kapılardan sağlanmaktadır. Mavi çinileri ile ünlü olan cami bundan dolayı “Mavi Cami” olarak da tanınmıştır. Hünkâr mahfili firuze çinileri, renkli kalem işleri, altın yaldızlı hat örnekleri ile süslenmiştir.

Şanlıurfa Rıdvaniye Camii, Rakka Valisi Rıdvan Ahmet Paşa tarafından 1717’de yaptırılmıştır. Cami kesme taştan yapılmış olup, üç kubbe ile örtülü dikdörtgen plana sahiptir. Caminin girişinde üç bölümlü, üç kubbeli son cemaat yeri, doğusunda da tek şerefeli minaresi bulunmaktadır. Üzeri bitki motifleri ile bezeli ahşap kanatlı giriş kapısı dönemin en güzel geçme ve kakma tekniğiyle yapılmıştır. Yarım kubbeli mihrap köşeli bir niş şeklinde olup, siyah beyaz iki renkli taştan oluşmaktadır. Minberi balkon şeklinde olan yapının ibadet mekânı her cephede açılmış pencerelerle oldukça aydınlıktır. Taş kaide üzerine oturan minaresi sekizgen gövdeye ve mukarnaslı şerefeye sahiptir.

 

Kaynak: Sanat Tarihi, MEB, 2018.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu