MimariSanat Eserleri

Mimarlıkta Biçimlendirici Faktörler Nelerdir?

Mimarlık; insanın barınma, eğlenme, çalışma, savunma, ibadet gibi ihtiyaçlarını karşılamak üzere belli ölçü ve kurallar çerçevesinde fiziksel çevrenin mekân olarak düzenlenmesidir.

Mekân, insanı çevreden belli bir ölçüde ayıran ve içinde eylemlerini sürdürmesine elverişli olan boşluktur. Mimari bir mekân yaratmak, geniş anlamda doğadan veya peyzaj mekânından insanın kavrayabileceği bir bölümü sınırlamaktır.

Her toplumun mekân anlayışında ve mekânsal davranışında büyük farklılıklar vardır. Bu da toplumların kültürel farklılıklarından kaynaklanmaktadır. Zaman içinde her kültür sistemini, yaşama biçimini, görülür veya saklı bir semboller dizisiyle yansıtmıştır. Bu sembollerin başında da mekân anlayışı ve onun kullanılışı gelmiştir. Mimari, her türlü toplumsal değişimden etkilenmektedir. Toplumsal, teknolojik ya da ekonomik gelişmeler mimariyi etkileyip değiştirebilir. Osmanlı Devleti’nde de Batılılaşma çabalarıyla beraber mimari anlamda değişimler görülmüş, barok ve rokoko tarzında eserler verilmeye başlanmıştır.

Mimaride estetik; eserin güzellik ölçülerine uyan, gözü gönlü okşayan, beğenilen nitelikleri taşımasındır.. Bir mimari yapının güzel sanat eseri özelliği taşıması için estetik değere sahip olması gerekmektedir. Mimari yapıyı diğer yapılardan ayıran en önemli özellik onun sanat değeridir. İnsanların ortak ihtiyaçlarını karşılamak için yapılan her cami ya da köprü sanat eseri sayılmaz. Oysa estetik değerleri ile ön plana çıkan Selimiye Camii, Süleymaniye Camii, Dolmabahçe Sarayı ya da ev birer sanat eseri sayılırlar.

Mimari eserler çoğu zaman ait oldukları toplumların kendilerine özgü özelliklerini yansıtarak kitlelere ulaşabilen, çeşitli söylemleri ve mesajları onlara yansıtabilen bir iletişim biçimidir. Bu özelliği ile mimarlık her dönem ya da kültürde, her inanç sistemi veya ideolojide kendi özelliklerini yansıtan bir sembolizm dünyası oluşturmuştur. Oluşturduğu bu sembol ile toplumların psikolojik özelliklerini de kendisinde barındırmakta ve diğer toplumlara da bu özelliğini sembollerle göstermektedir.

Mimari yapılar insanlıkla yaşıttır. Mimarlık; doğayla ilişki kuran, doğadan ve doğanın malzemesinden yararlanan, doğanın, maddenin değişimi, dönüşümü, canlılığı, dokusu, ritmini ve rengini tasarımlara aktaran, doğayla paylaşımlar taşıyan yaklaşımlar doğrultusunda geliştirilmekte, mimari uygulamalar ve malzeme üretimleri çevre verileri dikkate alınarak gerçekleştirilmektedir. Genellikle doğadan hazır olarak alınan taş, toprak, mermer ve ahşap doğal malzemeler olarak bilinirken insan eliyle hazırlanan tuğla, kerpiç ve alçı ise yapay malzemeler olarak bilinirler.

Mimari gruplandırmalar genellikle; kullanılış amacına (ev, saray, cami, mezar vb.), malzemeye ( taş, tuğla, ahşap vb.), döneme (Rönesans, barok, rokoko vb.), kültüre (Türk, Çin, İran vb.), Üslup özelliklerine (Erken Osmanlı Üslubu ya da Klasik Devir Üslubu vb.). göre sınıflandırma yapılırken bazen de sivil ve dini mimari gibi gruplandırmalar yapılmıştır. Sivil mimari genellikle toplumun dini ihtiyaçlarının dışında yapılan yapılar topluluğudur. Bu grubun içine askeri mimari (kale, kışla sur), konut mimarisi (ev, saray, köşk vb.) ile kamu binaları (Darüşşifa, bedesten, kervansaray vb.) girer. Dini mimari eserleri ise insanların dini ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla yapılmış olan eserlerdir (Camii, türbe, kilise, sinagog vb.).

 

Kaynak: Genel Sanat Tarihi 10, MEB, 2018.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu