Sanat Akımları

Süprematizm Nedir, Ne Demektir?

Süprematizmde görünen dünya, tek başına bir anlam ifade etmez, önemli olan duygudur ve duygu, onu uyandıran çevreden bağımsızdır.

Süprematizme göre amacı görünen dünyayı betimlemek olan izlenimcilik ve kübizm akımlarının sanatla hiçbir ilgisi yoktur.

Bir sanat yapıtı hangi döneme ait olursa olsun gerçek değeri sadece verdiği duygudan ibarettir.Sanatçı eserini üretirken bilindik sanat formlarını, düşünceleri, kavramları ve imgeleri bir kenara iterek saf duyguya ulaşma çabası içinde olmalıdır. Geçmişte din ve devletin hizmetinde olan sanat, yeni bir dünyanın, saf duygu dünyasının inşasını ifade eden süprematizmle kendini bulacaktır.

Malevich, süprematizmi ilk uygulayan sanatçı kabul edilirken 1915’te onun varlığından habersiz iki sanatçı da aynı geometrik ögelerle soyut kompozisyonlar yapmıştır. Bunlardan biri, Zürih’te Hans Arp diğeri Floransa’da Magnelli’dir. Daha ileri yıllarda Sophie Taeuber (Sofi Tobi), renkli kalemlerle bir seri küçük eser ortaya koymuştur. Bu arada Hollanda’da Mondrian ve Theo van Doesburg da aynı ögelerle çalışmıştır. Aynı zamanlarda, dünyanın dört bir yanında ve birbirinden habersiz benzer çalışmalar yapan başka sanatçılar da vardır.

Süprematist anlayışa göre sanat, kendini her türlü bağdan kurtarıp objeden kopmalı ve artık yalnızca kendisi için var olmalıdır. Süprematizm ile sanatta görünene benzetme, idealize edilmiş imgeler, kendisini ele veren her türlü boya resmi yok edilmelidir. İnsanoğlunun hissettiği duygular, insanın kendinden bile güçlüdür ve ne olursa olsun bir çıkış yolu bulmak zorundadır. Bütün bunlar sanat yapıtı aracılığı ile gerçekleşebilir.

Malevich, “Sıfır-Biçim” adlı eserini sergilediğinde eleştirmen ve izleyiciler, “Sevdiğimiz her şeyi yitirdik, bir çöldeyiz sanki.” ortak görüşünde birleşmiştir. Bu eserdeki “kare”, eleştirmenler ve kamuoyunda bilinmezliğin verdiği tehlikeli bir yolculuk izlenimi uyandırmıştır.

“Benim sergilediğim ‘boş bir kare’ değil, nonobjektifl ik duygusudur.” diyen Malevich, bunu ifade ettiği “Sıfır-Biçim” adlı çalışmasında kare ile duyguyu, beyaz ile ise bu duygunun ötesindeki boşluğu anlatmıştır. Karenin anlamı değiştirerek yeni biçimler yaratmayı amaçlamış; yeni biçimlere onların oluşumuna neden olan duyguları temsil etme işlevi yüklemiştir. Sanat çevreleri, bu resimdeki nonobjektifl ik ifadesinde duygunun farklı bir biçime kavuştuğunun farkına varamamış; sanatın öldüğünü düşünmüştür.

Malevich, “Nesne ve kavramın yerini duygunun aldığını görünce irade ve düşünce dünyasının sahteliğini fark ettim.” diyerek Rafaello, Rembrandt, Rubens gibi sanatçıların objektif görüntüyü çok iyi verme kaygısıyla sanatın gerçek değeri olan duyguları gizleyerek hayranlık uyandırdıklarını iddia etmiştir.

Süprematizm, sosyal ya da maddesel olan her şeyden bağımsızdır. Ne kadar önemli olursa olsun, her sosyal düşünce açlık duygusundan doğar; her sanat yapıtı resimsel ya da plastik duygudan kaynaklanır. Süprematizm sayesinde kendine ait saf, işlevsellikten uzak biçimini kazanan ve nonobjektif duygunun üstünlüğünü taşımaya başlayan sanat, gerçek bir dünya düzeni, yeni bir yaşam felsefesi ortaya koymaktadır.

Süprematist resimler, daha önceki sanat akımlarının aksine ne öyküsel ne de toplumsal bir yorum taşır. Süprematist sanatçılar, peyzaj ya da ölüdoğa gibi geleneksel sanat türlerinin hiçbiriyle ilgilenmemiştir.

Malevich, kendi yapıtlarının sanatın ruhuna uygun olduğu kadar sanatsal geleneğe de karşı durduğuna inanarak bu özgürleşmeyi “yeni gerçekçilik” olarak ilan ederek soyut sanatın sınırlarını belirlemiştir.

Kaynak: Çağdaş Dünya Sanatı, MEB, 2012.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu